BEDEN EĞİTİMİ DERSİ PERFORMANS VE PROJE ÖDEVLERİ SİTESİNE HOŞ GELDİNİZ
 

TENİS OYUNU TEMEL KURALLARI

Tenis; kadın, erkek, çocuk, yaşlı, özürlü herkese hitap edebilen, hem açık hem de kapalı alanlarda oynanabilen nadir spor dallarından biridir. Herkesin kendi fiziksel yapısı ve yetenekleri dahilinde oynayabileceği, hız, çeviklik, koordinasyon, dayanıklılık gerektiren ve kazandıran bir spor dalıdır. Tenis, tekler ve çiftler olarak gruplandırılır. Teklerde karşılıklı birer oyuncu, çiftlerde eşli karşılıklı ikişer oyuncu olmak şartı ile oynanır. Oyun sahası 23.77 m boyu, tekler için 8.23 m, çiftler için 10.97 m eninde dikdörtgen şeklinde; çim, beton, asfalt, halı, sentetik, antuka, toprak gibi zeminlerden oluşan bir alandır. Saha 91.4 cm yüksekliğinde ve 6.40 m uzunluğunda bir fileyle ortadan ikiye ayrılmıştır.Temel oyun kuralları hem erkekler hem de bayanlar için aynıdır.

Oyunun temel mantığı, topu raket kullanarak, çizgilerle sınırlanmış alan içine bir defa sekerek veya hiç yere değmeden rakip sahanın çizgilerle belirlenmiş alana rakibinin karşılayamayacağı şekilde atabilmektir. Servise kiminle başlanacağı para atışı veya raket çevirme yöntemiyle belirlenir. Oyun, ilk servis atma hakkını kazanan oyuncunun, kendi yarı sahası dip çizgisi (baseline) arkasının sağından, rakip sahanın çaprazındaki sağ servis alanına servis atması ile başlar. Servis karşılayan topun yere bir kez çarpıp sektikten sonra karşı alana topu vurabilir. Başarısız servis atışlarına "hata" (Fault) denir. Her puan için iki servis atma hakkı vardır. Servis atışı fileye çarpıp, servis sahası içine düşmüşse buna "let" denir. Fakat bu hata (fault) değildir; servis tekrar edilir. Servisin let durumunda bir sınırlama yoktur. İkinci servis atışında da hata yapılırsa, ikinci hata (Double Fault) olur ve sayıyı rakip oyuncu alır. Servis atışı sırasında topa vurana kadar, oyun alanı çizgileri ihlal edilirse, buna ayak hatası (Foot Fault) denir. Ayak hatası yapıldığında, bu bir hata olarak kabul edilir ve ikinci servis hakkı kullanılmak zorunda kalınır. Hatanın tekrarı durumunda sayı rakip oyuncunun olur. Ayrıca;

Topu filenin üzerinde rakip sahaya atamazsanız
Topu rakip sahanın sınırları dışına vurursanız
Topa yerde bir defa sektikten sonra vuramazsanız
Top raketinize birden fazla değerse, puan kaybedersiniz.
Sayı alındıktan sonra, servis atan bu sefer kendi sahasının dip çizgisi arkasının solundan, yine rakip sahanın çaprazındaki sol servis alanına servis atar, bu sayı kazanıldıkça bir sağdan bir soldan oyun bitene kadar devam eder. Sonraki oyunda, servis atma hakkı diğer oyuncuya geçer. Toplamları tek sayı olan oyunlarda saha değişimi yapılır. Servis karşılama dışında, top yerde sekmeden de vurularak karşı alana atılabilir. Topun oyun çizgileri üzerine çarpması durumunda oyun devam eder. Topun çizgilerle sınırlanan alanın dışına atılmasına ise "out" denir.

Bir set 6 oyundan oluşur. Teniste, özel turnuvalar hariç, erkekler beş set, bayanlar 3 set oynar. Bir oyunda puanlar; Love (0) -15 - 30 - 40 ve Oyun şeklindedir. İlk sayıyı alan 15, ikinci sayıyı alan 30, üçüncü sayıyı alan 40 olarak sayılır. 40-40 (Deuce) durumunda, oyun berabere olur ve bundan sonraki ilk sayıyı alan avantaj (Advantage) kazanır. Bu durumda oyun, oyunculardan biri diğerine iki puan üstünlük kurana kadar devam eder.

Çiftlerde de puanlama, oyun ve set kuralları aynıdır. Servis atma sırası, servisi atma hakkı kazanan çiftlerin aralarında anlaşması ile belli olur. İlk oyun bittikten sonra, servis rakip çifte geçer. Üçüncü oyunda, servisi ilk kullanan çifte sıra geldiğinde, servis atmayan oyuncu servis kullanır ve bu dönüşümlü olarak servis sırası bu şekilde devam eder.

Çiftlerde servis karşılama sırası, her setin başında kararlaştırılır. Eşler her oyun esnasında dönüşümlü olarak servisi karşılar.

Tie-Break Kuralı: Oyunlarda 6-6 lık bir durum olduğunda, setin galibini belirleyecek bir oyun oynanır ve buna "Tie-Break" uygulaması denir. Tie-Break oyununda sayılar 1-2-3-4-5-6-7 olarak sayılır. İlk 7 sayısına ulaşan veya iki sayı üstünlüğü alan oyunu alır. Aksi halde iki sayı farka kadar oyun devam eder. Set 7/6 (7/5) olarak kaydedilir. Bunun anlamı, set 7/6 ve son oyun tie-breakte 7/5 kazanıldı demektir. Tie-Break oyununda normal servis sırası gelen oyuncu sağdan bir servis atar. Sayıdan sonra servis sırası karşıdaki oyuncuya geçer. Karşıdaki oyuncu da soldan ve sağdan olmak üzere iki servis atar ve servis sırası gelen, ikişer servis kullanmak kaydıyla oyun sonuna kadar devam eder. Toplamı 6 olan sayıda saha değişimi yapılır. Tie-Break kuralı hem teklerde hem de çiftlerde aynıdır. 


TÜRKİYEDE YAPILAN GÜREŞLER

Greko - romen  Güreş
Rakibi belden aşağı tutmak veya bacaklarla rakibi sıkmak yasaktır. Rakip vücudunun herhangi bir kısmını bacaklarla itmek, tazyik etmek ve bacakların yardımı ile her türlü kaldırmalar yapmak yasaktır.
Serbest Güreş
Hücum yapan Güreşçi rakibin değişik el ayak ve vücut ile enseden tutarak yere devirir veya atışlar yapar.Serbest güreşte en meşhur ayaktaki teknikler, bu damar,devirme ve dalmalardır.Serbest Güreşte de yürürlüye giren yeni kurallar son hareketlerin icrasını teknik olarak değerlendirir.
KARAKUCAK GÜREŞİ
Karakucak güreş, Türklerin az milli güreşidir.Orta Asya'dan kaynaklanan bu güreş türünde yüzyıllar boyu görüntü  ve kurallarda  çokaz değişim olmuştur.
Güreşin, on asırdır temel kaidelerinde bir değişiklik almadan devam eden, çimen üstünde veya toprak sahalarda çayırlarda ve harman yerlerinde, vücudun üst kısmı çıplak, pırpıt giysilerde çıplak ayakla kıran kırana yapılan bir türüdür.
YAĞLI GÜREŞ
Yağlı Güreş, Türklerin yüzyıllardan beri yaptığı sporlardandır.Yağlı güreş Karakucak güreşin yağ sürülerek     yapılan şeklidir. Yağlı Güreş davul ve zurna eşliğinde yapılmaktadır.Yağlı Güreş genelde Ege, Trakya ve Karadeniz yörelerimizde diğer yörelerimize göre daha çok yapılmaktadır.
ABA  GÜREŞİ
Aba güreşi, Hatay ve Gaziantep yöresinde oldukça yaygındır.Adını pehlivanların giydiği abadan almaktadır.Aba güreşinde süre 7 dakikadır.Güreş yerde 2 dakika sürdürülemez.Güreşe davul zurna eşlik etmektedir.
ŞALVAR GÜREŞİ
Ülkemizde Kahramanmaraş ilçe ve köylerinde yapılmaktadır. Şalvar güreşi, çok eski çağlarda Türkmenlerde yapılan bir güreş çeşididir. Önceleri pırpıt ve Kısbet uzunluğundaki şalvarlarda yapılan bu güreşler, şimdi ananelerin yavaş yavaş kaybolması üzerine kısa şalvarlarla yapılmaktadır. Şalvar güreşinde bütün oyunlar ayakta yapılır. Göbek veya dizler yere değince güreş ayakta başlar.Yenilgi yağlı ve Karakucakta olduğu gibi, göbeğin gökyüzünü görmesidir.


YAĞLI GÜREŞLER

Yağlı güreş, geleneksel bir Türk sporudur. Güreşçiler vucutlarına yağ sürerek güreştikleri için bu şekilde adlandırılır. Er Meydanı denilen alanlarda yapılır.
Güreşçilerin vucutlarının yağlanması nedeni ile birbirlerini tutmaları zorlaştığından, büyük güç ve ustalık gerektiren bir spordur.
Tarihçe
Yağlı güreş Mısır kaynaklıdır. Deniz ticareti sayesinde Avrupa'ya, Balkanlar'a taşınmıştır. Özellikle bir düğün eğlencesi olarak, güreşçilerin büyük toprak sahipleri tarafından davet edilmeleriyle başlamıştır. Türklerin MÖ 4. yy.dan beri güreş yaptıkları bilinmektedir. İlkbahar aylarında doğanın canlanışı için yapılan kutlamalarda, evlenme merasimlerinde, zafer şölenlerinde hep güreş müsabakalari yapılırdı. Osmanlı İmparatorluğunda karakucak ve yağlı güreşler yaygın olarak ve devletin kontrol ve himayesinde yapılmaktaydı. Birçok bölgede güreş tekkeleri kurulmuş, bunların başlarında şeyh denilen eski ve ünlü pehlivanlar görev almıştır.
Günümüzde de bu geleneğin bir uzantısı olarak organize edilen güreş etkinliklerinde, ağalık sistemi ile masrafları karşılayan bir kişi bulunur. Bu kişiler genellikle yörenin tanınmış ve varlıklı kişileridir.
Osmanlı padişahlarından Sultan 4. Murad ve Sultan Abdülaziz de bizzat güreş yaparak bu spora gösterdikleri önemi göstermişlerdir. Edirne Sarayiçinde yapılan 650 yıllık geçmişe sahip Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bu sporun Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir.
1996 yılında Geleneksel Spor Dalları Federasyonu kurulmuş ve yağlı güreş için önemli bir adım atılmıştır.
Pehlivan
Pehlivan sözcüğü Farsça'dır. Burhan-ı Katı'ya göre asıl anlamı; yürekli, cesur (şeci), yiğit (dili) ise de, zabit, vali, iri vücutlu ve doğru sözlü kimseye de pehlivan denilir. Bu nedenle yerine göre çeşitli zamanlarda farklı anlamlarda kullanılmıştır.
Selçuklular zamanında kahramanlık gösteren savaşçılara, üstün başarı kazanan atıcı, güreşçi, gürzcülere pehlivan denilse de, bu sıfat 16. yy. başlarında yalnız sporcular için kullanılmıştır. Pehlivan deyiminin bu anlamda kullanılışı Sultan II. Mahmut devrinin sonuna kadar sürmüştür.
Türkler, erkeği, kadını ve çocuğuyla güreş sever; ruhlarındaki savaşçı duyguların da etkisiyile güreşçiye saygı duyar ve pehlivanlara ayrıcalık tanırlar. Güreşçiye karşı duyulan sevgi ve saygı, pehlivanların güçlü kuvvetli, vücut yapısı ve adaleleri gelişmiş, sağlıklı görünümlü insanlar olmasından kaynaklanır. Pehlivanların kahraman, yiğit, doğru ve mert, 'eline, beline ve diline sahip' insanlar olduğu düşünülür.
Osmanlılar zamanında saray dışında yapılan güreş müsabakaları; panayırlarda, düğünlerde, bir hayır kurumu yararına veya bu işi meslek edinmiş kişilerin özel yer ve salonlarında yapılırdı. Ayrıca düğün ve Ramazan güreşleri adı altında düzenlenen etkinlikler de yapılmıştır.
Sıkletler (Boylar)
Kırkpınar başta olmak üzere, büyük çaplı yağlı güreş müsabakalarında boylar şu şekilde düzenlenir:
1.Teşvik Boyu
2.Deste Küçük Boy
3.Deste Orta Boy
4.Deste Büyük Boy
5.Küçük Orta Küçük Boy
6.Küçük Orta Büyük Boy
7.Küçük Orta Boy
8.Baş Altı Boy
9.Baş Boyu
Güreşçi sayısının daha az olduğu mahalli yağlı güreş etkinliklerinde ise boylar aşağıdaki gibi düzenlenir:
1.Teşvik Boyu
2.Deste Boyu
3.Küçük Orta Boy
4.Büyük Orta Boy
5.Baş Altı Boy
6.Baş Boyu

SU VE SPOR

1- Vücudumuzun su kaynakları nelerdir?
Vücudumuzun su kaynakları üç ana grupta toplanır. Bunlar: Direkt olarak alınan su, çeşitli sıvıların içindeki su, çeşitli besin maddelerinin içindeki sudur. 

2-Vücudumuz nerelerde suyu kullanır?
Su insan vücudunun önemli gereksinimidir.  Bilindiği gibi insan organizmasının %65-70 ‘i sudan oluşmaktadır. İnsan vücudu dört temel olgu için suya gereksinim duyar. Bunlar şunlardır:
a. Besinlerin vücuda alınması,
b. Sindirim kolaylaşması, 
c. Zararlı öğelerin dışarı atılması,
d. Vücut ısısının denetimi.
Bilindiği gibi fiziksel egzersiz sırasında vücudun sıvı gereksinimi artmaktadır.  Egzersiz ter  ve solunumla vücudumuzdan önemli miktarlarda sıvı kaybolmaktadır.  Örnek vermek gerekirse,  1000 metre koşusunda yaklaşık 1 litre, maratonda ise yaklaşık 5 litre sıvı kaybı olmaktadır.

3-Sporcunun ne kadar su içmesi gerekir?
Sporcunun ne kadar su içmesi gerektiği yaptığı aktiviteye, ortamın sıcaklığına ve aktivitenin süresine bağlıdır. Bu olaya harcanan kalori bazında bakarsanız, beslenme uzmanları harcanan her 1000 kilokalori için, bir litre suyun alınması gerektiğini söylemektedir.

4-Su ne zaman ve ne kadar içilmelidir?
Su içimi üç ana başlık altında toplanabilir. Bunlar;egzersiz öncesi, egzersiz sırası ve egzersiz sonrasıdır.  Yarışma veya egzersiz öncesi son öğünde 2-2. 5 bardak su içilmelidir.  Egzersizden yarım saat önce de 1 saat bardak içilebilir.  Egzersiz sırasında su tüketimi kuşkusuz egzersizin şekli, süresi ve ortamın sıcaklığına bağlıdır.  Beslenme uzmanları genelde bir saatin altındaki fiziksel aktiviteler için en uygun sıvı alımının su olduğu görüşündedir.  Bu nedenle bir saat ve onun altındaki fiziksel aktivitelerde 20 dakikada bir  bardak su içilmelidir.  Egzersiz sonrası su içimindeki kriter de idrarın rengidir. İdrarın rengi açık oluncaya kadar sporcunun su içmesi önerilir.  Aslında burada asıl mantık aktivite öncesi ve sonrası vücut ağırlığının belirlenip, farkı kadar su alınmasıdır.

5-Su ne soğuklukta olmalıdır?
Sporcunun içeceği suyun soğukluk derecesi sürekli tartışılan bir konudur ve bu konuda gelenekler yanlış bilgilerle doludur.  Özellikle  bu yanlış bilgiler egzersizde ve sonrası soğuk su içilmemesi yönündedir.  Bu yanlış bir bilgidir.  Egzersiz sırasında ve sonrasında termo-regülasyon (artan vücut sıcaklığının dengelenmesi)için özellikle soğuk su içimi yararlıdır.  Burada beslenme uzmanları suyun soğukluğunun 5-10 derece olmasını önerirler.

ATATÜRK VE HAVACILIK

Daha 1930larda istikbal Göklerdedir diyen . Büyük Atatürk havaciliga gereken büyük önem ve degeri vermesini bilmisti. Havaciligin bir spor dali olarak benimsenmesi ve Türk gençleri arasinda yerlesmesini yürekten arzulayan Atatürk Türk Kusu nun kurulusunda oldugu gibi çalismalarinda da verdigi emir ve direktiflerle basrolü oynamisti.Türk Kusunu sicak bir ilgi ve yürekten bir muhabbetle destekleyen Atatürk manevi kizi olan Sabiha Gökçen i de Türk havaciligina kazandiran kisi olmustu. Sabiha Gökçen yalniz sivil havacilik ve havacilik sporunda degil, askeri havacilik alanindada ulsuslararasi üne ve degere sahip bir havaci olmustu.Atatürk , 3 Mayis 1935 günü faaliyete geçen Türk Kusu nun çalismalarini yakinen takip ettigi gibi , Sovyetler Birliginden getirtilen iki planör ün yaptigi deneme uçuslarini da bizzat takip etmisti. Hatta bununla da yetinmeyip bir planöre binip bunun çalisma sekli hakkinda ilgililerden izahat almisti.Atatürk , genç Türk havacilarinin havacilik sporunda gelismelerini saglamak amaciyla yetenekli genç havacilarin yurt disina gönderilip orada ihtisas yapmalari arzulanmisti. Onun emir ve direktifleriyle basta Sabiha Gökçen olmak üzere bazi genç Türk havacilari 1935 yili Temmuz ayinda Sovyetler Birligindeki Koktobel Planör Okulu na giderek orada bu spor dali üzerindeki bilgilerini kuvvetlendirip tecrübelerini arttirmislardi. Bu uzman planörcüler yurda dönüslerinde Türk Kusukadrosunda ögretmen olarak görev almislar ve bildiklerini ve öögrendiklerini genç havaci kusaklara ögretmislerdi.Türk Kusu 1935 yilindan beri Büyük Atatürkün Türk sporundaki en büyük yadigari olan havacilik sporu yolundaki çalismalarini sürdürmekte , planörcülük ve havaciligin yanisira parasütçülük alaninda da büyük isler basarmaktadir.Kisacasi bu faaliyetiyle Atatürkün aziz ruhunu sad etmektedir Türk Kusu
Sabiha Gökçen Anlatiyor.Büyük Atatürkün manevi kizi , Türk havaciliginin gururu, dünyanin ilk kadin savas pilotu Sabiha Gökçen in Atatürk hakkinda anlattiklari büyük bir deger tasir hiç kuskusuz.Gökçen diyor ki:
- Beni manevi evlat edinen Atatürk , hem babam , hem ögretmenim , hem herseyimdi. Sihhatim , derslerim nesem , kederim, sefkatin bile en ulvisini onda gördüm Havaci olmami istemisti; muvaffak olmam için benden fazla gayret sarfediyordu. Harp brövesi almak için Eskisehirde tayyare alayinda staj görüyordum . Bir gün uçustan indigim sirada bölükte fevkaladelelik dikkatimi çekti , sordum. Bölügümüz Dersim harekatina katilmak üzere harekat emri almis. Hemen bölük kumandanimiza kostum ve bölügümle beraber gitmek istedigimi söyledim . Alay kumandaniyla konusmam icabettigi cevabini aldim. Alay kumandani ise; muharebeye gidecek olan bir bölüge kadin bir pilot olarak katilabilmem için hususi bir müsaade alinmasi gerektigi bildirildi. Bölük ertesi gün hareket edecekti. O zamanki tayyareler bir uçusta uzun mesafeler katedemedikleri için Ankara ve Kayseri de konaklayacaklardi. Ben hemen tayyaremle Ankaraya gidip gelebilmek için izin istedim. Maksadim bir gün sonra Ankaraya gelecek olan bölügümle Dersime gidebilmek için müsaade alabilmekti. Ankaraya aksam hava karanliginda indim ve hemn çankayaya gittim.
Atatürk beni karsisinda görünce hayret etti ve çok kisa bir an sonra , ben daha birsey söylemeden : Bu arzunu yerine getirmek isterim ve seni takdir ederim , fakat sana birsey söyleyeyim kizim ; çarpisacagin insanlarin eline esir olarak düsersen sana çok fena muamele edeceklerdir, buna üzülürüm.  dedi.Benim cevabim su oldu Emin olunuz, canli olarak ellerine düsmem Atatürkün bakisi degisti ve hiçbir sey söylemeden bana hayatimin en kiymetli hediyesini verdi: Tabancasini O aksam köskte alakalilara sabah beni erken uyandirmalarini tenbih ederek yatmaya çiktim.Sabah 5.30 da beni Atatürk uyandirdi. Aksamki elbisesini degistirmemisti. O gece hiç uyumadigini sonradan ögrendim. Benimle kahvalti yapti, kendi arabasiyla meydana götürdü. Biraz sonra Eskisehirden gelen bölügü karsiladi ve bütün arkadaslarla mesgul olarak hepimize iyi yolculuklar ve basarili muharebe temennisinde bulundu.
Bir ay devam eden Dersim harekati sirasinda hemen her gün benden haber istedi ve ben de emrini yerine getirdim.
Dersim harekatindan dönüsümüzde bana bir madalya verilmesi kararlastirilmis, Atatürk tertip edilen merasimde bulunamamisti. O gün çankayaya döndügüm zaman , kendisini bahçede bekler buldum. çok heyecanlandim, kostum elini öptüm. iftihar ettigini söylerken sesi titriyordu. Alnimdan öptü. Bu hali gördükten sonra bendeki çalisma azmi daha çok kuvvetlendi
Sabiha Gökçen , 1938 yilinda Balkan ülkelerine tek kisilik uçagi ile yaptigi bes günlük dostluk gezisi sirasinda Türk Kadini ve Türk havaciliginin da en canli gerçegini gözler önüne sermis ve ugradigi her Balkan baskentinde pek büyük takdir ve hayranlikla karsilanmisti. Bu seyahat de Büyük Atatürkün emir ve direktifleriyle gerçeklesmisti. Atatürkün hastaliginin agirlasmaya basladigi günlere rastlayan bu seyahat de Türk havacilik tarihinde önemli bir yer isgal eder. Bu seyahat sonrasini Sabiha Gökçen söyle anlatmaktadir:
- Gününü kendisi kararlastirmisti. 16 Haziranda baslayan seyahatim 5 gün sürdü. Selanikte dogdugu evi görmemi istemisti. Döndügümde , hasta yataginda daima Selanik sehrini ve dogdugu evi anlatmami istiyordu. Ben anlatirken çok duygulaniyordu, adeta gözleri doluyordu. Müteessir oldugunu gördükçe mevzuu degistirmeye çalisiyordum, fakat o israrla ayni seyleri söylememi istiyordu.
O sene ben Türk Kusuna basögretmen tayin olmustum. Fakat Atatürkü yatakta birakip Ankaraya gidemiyordum. Türlü bahanelerle hareketimi geciktirdigimin farkina vardi. Hiç kimsenin , hiç bir suretle vazifesinden ve vatana hizmetinden geri kalmasini arzu etmedigini bildirerek sunu söyledi:
Git vazifenin basina, isini gör. icab ederse tekrar dönersin dedi




 


 
Bugün 3 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol